11 Mayıs 2010 Salı

Something's Missing

Yorumuma başlamadan önce söylemek istediğimi şu ki etkileyici oyuncu kadrosuna rağmen 1. filmin klasını yakalyamamış. Yanlış anlaşılmasın filme asla kötü demiyorum ama bir şeyler eksik sanki.

Mesela onca büyük isimli oyunculara verilmeyen yeteneklerini sahneleme imkanı bize madem oynaymayacaktınız neden bu oyuncularla çalıştınız dedirtiyor. Asla Mickey Rourke'a kötü rol yapmış demiyorum yanlış anlaşılmasın. Yine oyunculuğuyla yıktı ortalığı. Ama asla Heath Ledger'ın Joker'i gibi bir etkileyiciliği olmadı. Bunun sebebi de senaryonun yetersizliği. Ivan Vanko karakterinin filmde bir amaç eksikliği göze çarpıyor. Joker gibi sofistike değil anlayacağınız.

Gelelim güzel yıldıza. Scarlett Johansson'un filmin ilk yarısında neredeyse hiç rolü yok.10 saniyelik seksi sekreter imajını çizip kayboluyor. Üstelik karakterin amacının ne olduğu ise kesinlikle bir muamma. Sonradan ortaya çıkıyor ki S.H.I.E.L.D ajanıymış. Filmin sonlarına doğru ortaya çıkıp bikaç adam pataklıyor falan ama çok kısa rol almış bu filmde.

Don Cheadle Col. Rhodes rolünde oldukça başarılı bana kalırsa. Hatta rolün eski sahibi Terrence Howard'ı da rahatlıkla geçmiş oyunculukta. Fakat bana her zaman ters gelmiştir bir karakteri farklı 2 insanın oynaması. Gözüm yine de - fiyatta anlaşılamadığı için kadroda bulunmayan - Terrence Howard'ı aradı.

Gwyneth Paltrow yine Pepper Potts rolünde tam olması gerektiği gibiydi.
Samuel L. Jackson'ı neredeyse 30 sn. izleyebildik.
Justin Hammer rolündeki Sam Rocwell kesinlikle işini en iyi yapanlardan biriydi. Sinsi, kötü adam imajını kesinlikle çizdi ve yapması gerektiği gibi şeytanlığını bize hissettirdi. Ben sadece tip olarak daha yaşlı bir oyuncunun daha uygun olacağını düşünüyorum.

Ve muhteşem yıldız Robert Downey Jr. Her zamanki umursamaz havasını takınmış, ince esprileri ve eritici karizmasıyla bizleri kendine bir kez daha aşık ediyor.

Şimdi oyuncuları bir yana bırakıp filme gelelim. Filmin genel anlamda büyük bir sorunu herşeyin toz pembe olmasıydı. Asla Iron Man'in kötü bir duruma düşmek üzere olduğu izlenimine kapılmıyorsunuz. Düşmanlarının asla Iron Man kadar güçlü olamayacağını hissediyoruz. Hikaye çok yumuşak ilerliyor. Bunun dışında yazara oturup sormak istediğim birkaç soru var. Mesela Tony Stark ilk filmde Iron Man kıyafetini yaparken onu kullanmayı öğreniyor. Nasıl olup da Rhodey kafasına göre onu giyip kullanabiliyor. Ayrıca Tony ile Rhodey'nin kavga sahnesi de oldukça gereksiz. Sanki sadece aksiyon olsun diye konmuş. Rhodes bu kadar sorumsuz mu ki o kadar insanın hayatını orada tehlikeye atıyor. Tony'yi tutup yatağına götürmek yerine kıyafet giyip onunla kavga ediyor.
Bu bir yana Tony Stark'ın oluşturulamaz bir elementi 30 saniyede oluşturması da bize artı bu adamın süperdahiliği de can sıkıcı derecede abartıldı dedirtiyor. Yani çok fazla can sıkıcı mantık hatası bulunuyor.

Tabi bunlar filmin eksileriydi. Bir o kadarda artısı yok değil. Örneğin açılış sahnesi. Bu kadar havalı, etkileyici bir açılış sahnesi olamaz. Henüz film başlarken ¨işte bu izlediğim en güzel film olacak¨ dedirtiyor. Bitişi de bir o kadar etkileyici. Göz alıcı, muhteşem efektlerle donatılmış bir savaş sahnesi bizi koltuğumuza yağıştırıyor. Filme genel olarak bakarsak Tony Stark'ın başarıyla aralara yerleştirilmiş ince esprileri filme kalite katıyor. Görsel efektler ve müzikler yine harıka. Metal müzkler sahnelerle öuhteşem kombine edilmiş ve metal sevmeyen - benim gibi - izleyicileri bile etkliyor. Kabaca ¨gaz verme¨ işini başarıyla yapıyor.

Tüm bunları bir sonuca bağlamak gerekirse, ilk filmin klası, ¨Amaç¨ı yok bu filmde. Ama yine de çok etkileyici, eğlendirici, kesinlikle izlenilesi bir film.

Not: Bu arada yönetmen Jon Favreau'nun aynı zamanda Tony Stark'ın sürücüsü Hogan olduğunu biliyor muydunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder