19 Mayıs 2010 Çarşamba

Daha Yeni Başlıyorduk...

Geçtiğimiz hafta vizyona göz boyayıcı 9 Oscar'lı kadrosu, Hollywood'un en iyilerinden yönetmeni ve büyük bütçesiyle giren Robin Hood'dan bahsediyorum. Öncelikle değinmek istediğim bir konu var. Neden son zamanlarda devamlı eski karakterleri beyaz perdede görmeye başladık. Neredeyse her hafta tanıdık bir kahraman giriyor vizyona. Hatırlamak gerekirse, Alice in Wonderland, Iron Man, Titanların Savaşı (Perseus), Robin Hood ve önümüzdeki hafta gelecek olan Prince of Persia. Sanırım son zamanlarda Hollywood'da havalı olmanın yolu klişe bir konuyu alıp, işleyip, sıradışı ve etkileyici bir filme dönüştürmekten geçiyor. Ya da biz bu işe en basitinden ¨hazıra konmak¨ diyelim.

(Spoiler içerir)
Her neyse gelelim Robin Hood'a. Öncelikle film kötü olmuş demek istemiyorum. Ama ne yazık ki bu film olmuş demeye de dilim varmıyor. Hani devamlı bir şey olmasını beklersiniz, beklersiniz ve film biter ya. İşte Robin Hood'da öyle bir film. Karakterleri, mekan ve zamanı tanıtması; yani kısacası girişi oldukça başarılı. Ama ¨Giriş¨ten bir türlü çıkamıyoruz. O beklediğiniz, gerginlik ve stres yaratacak sahnelere, aksiyon sahnelerine bir türlü gelemiyorsunuz. Gerçi filmin sonuna doğru bir, iki aksiyon sahnesi var ama tam olarak ¨film bitiyor aksiyon sahnesi koyamadık¨ düşüncesinden dolayı yapılmış. İşin aslı, filmdeki sorun Robin Hood karakterini ilgilendiren hiçbir problem olmaması. Yani film genelinde ulaşılmaya çalışılan bir amaç yok.

Gelelim kahramanıza. Film boyunca kahramanımız kendisinin neden kahraman olduğunu gösterecek hiçbir aksiyonda bulunmadı. Zenginden alıp fakire falan da vermedi. Mükemmel ok atışlarıyla bildiğimiz Robin film boyunca iki kere ok attı ve birini de ıskaladı:) Bütün derdi kendi kıçını kurtarmaktı. Ölü bir adamın karısına ve toprağına kondu. Ve savaş sırasında sadece sorumsuzluk yapıp savaşa gelen, Marrion'ı (ölü adamın karısı) kurtarması ile anlam veremediğimiz bir şekilde kahraman ilan edildi. Özellikle dikkatimi çeken bir sahne var: Fransız'lar geri çekilirken İngiliz askerlerden biri kralına ¨Teslim oldular¨diyor. Kralın cevabı:¨Öyle mi? Kime?¨. Şimdi burada soru çok saçma bir kere. Bir ülke bir kişiye teslim olmaz, Fransa İngiltere'ye teslim olur. Daha garibi de o askerin krala cevap olarak savaş boyunca kadını kurtarmaktan başka hiçbir şey yapmayan Robin Hood'u göstererek ¨Ona¨ demesi.

Filmin sonunda Robin Hood kralın kıskançlığından dolayı vatan haini ilan ediliyor ve dış ses ¨İşte Robin Hood denen efsanevi kahraman böyle ortaya çıktı diyor.¨. Robin Hood'un kahraman olacak hiçbir şey yapmaması bir yana, ¨Şimdi biz bütün film ne izledik¨ dedirtiyor izleyiciye. Adam tam Robin Hood'a dönüştü film bitti. Buradan filmin devamının geleceğini anlıyoruz ama bu filmden sonra artık ona kim gider bilmiyorum?

Bunların yanısıra birkaç tane daha açıklanamayan olay var filmde. Mesela filmin başında 5 saniye görünüp kaybolan, kralın eski karısına ne oldu? Filmin başında Marrion'ın ahırını basan maskeli veletler ne ayak? Koskoca köyde Sir Robert Loxley'i (Robin'in karısını çaldığı adam) tanıyan bir kişi bile mi yoktu ki 10 sene sonra gelince kimse tanımadı adamı ki herkes Robin'i Robert diye yuttu. Bir insan 10 senede kimsenin tanıyamayacağı kadar değişir mi?

Bir de oyuncu seçimi var tabi. Şimdi Russell Crowe'a saygımdan kötü olmuş diyemiyorum, hatta Crowe her zamanki gibi döktürdü ama sizce de Robin Hood, yani bir savaş kahramanı olması gereken bir karakter için biraz yaşlı sayılmaz mı? Bu arada Ridley Scott da beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı. Hala inanamıyorum bu kadro, bu yönetmen ve bu kadar büyük bir bütçeden böyle bir film çıktığına. Bir de sitemim Hollywood'a. Artık ünlü isimlerle izleyiciyi kalitesiz filmlere çekmekten vazgeçsinler, ya da yıldızlar kötü filmlerde oynamaktan vazgeçsin çünkü güvenimizi kaybetmeye başaldılar.

1 yorum:

  1. tek bir yorumum var film için,

    "İkinci film için çok uzun bir fragman olmuş"

    YanıtlaSil